Cevaplar
1- Bir tüzel kişi yönetim kurulu üyesi olabillir. 359.maddenin ikinci fıkrası: (2) Bir tüzel kişi yönetim kuruluna üye seçildiği takdirde, tüzel kişiyle birlikte, tüzel kişi adına, tüzel kişi tarafından belirlenen, sadece bir gerçek kişi de tescil ve ilan olunur; ayrıca, tescil ve ilanın yapılmış olduğu, şirketin internet sitesinde hemen açıklanır. Tüzel kişi adına sadece, bu tescil edilmiş kişi toplantılara katılıp oy kullanabilir.
Yeni ticaret kanununda tabi tüzel kişilere de yönetim kurulu üyeliği tanınmış. Eğer bir tüzel kişi anonim şirkette yönetim kurulu üyesi olacaksa bununla birlikte gerçek kişinin de adının sözleşmede gösterilmesi gerekir bunun temsilcisi olacak şekilde gösterilmesi ve daha sonra da bunun ticaret siciline tescil ve ilan edillmesi gerekir. Şimdi tabi tüzel kişi hukukun yarattığı soyut bir kavram olduğu için tüzel kişiyi ancak bunu oluşturan gerçek kişiler temsil edebilirler. Tüzel kişiyi temsil edecek gerçek kişinin sözleşmede gösterilmesi ve tescil edilmesi zorunluluğu tesbit edilmiş. Bu şekilde tüzel kişiler de yönetim kurulunda yer alabileceklerdir.
Bunun dışında acaba başka bir nitelik özellik getirilmiş mi yeni TK’da? Heralde bunun dışında bu konu ile alakalı eski düzenden farklı bir şey yok, dolayısıyla bu tüzel kişilik öne çıkan özellik olarak kendisini gösteriyor.
2- Genel kurul toplantılarında tabi bir gündeme bağlılık ilkesi söz konusu. Önceden ilan edilen ve gündemde bulunan konular ancak o genel kurul toplantısında tartışılabiliyor ancak, onun dışındaki konular tartışılırsa bu konular hukuken sakat oluyor, biz buna gündeme bağlılık ilkesi adını veriyoruz.
Bu ilkeye kanun bir istisna getirmiş yasadan kaynaklanan bir istisna. 364.madde: MADDE 364- (1) Yönetim kurulu üyeleri, esas sözleşmeyle atanmış olsalar dahi, gündemde ilgili bir maddenin bulunması veya gündemde madde bulunmasa bile haklı bir sebebin varlığı hâlinde, genel kurul kararıyla her zaman görevden alınabilirler. Yönetim kurulu üyesi olan tüzel kişi, kendi adına tescil edilmiş bulunan kişiyi her an değiştirebilir.
Burada önemli olan husus haklı bir sebebin varlığı halinde yönetim kurulu üyeleri gündemde madde bulunmasa bile azledilebilirler diyor. Haklı sebep ne olabilir mesela, şirket aleyhine iş yapmak ve şirketi zarara uğratmak burada önemli bir kavram. Sirketi zarara uğratacak her hangi bir davranışta bulunması onun azlini gerektirebilir.
Yargıtay’ın da katıldığı baskın bir görüşe göre gündemde doğrudan doğruya yönetim kurulunun azli olmasa da bunu ilgilendiren bir konu yer alıyorsa, örneğin bilançonun incelenmesi yer alıyorsa, açıkça yönetim kurulu üyesinin azli denmemiş olsa da üyenin azli mümkün olabiliyordu yargıtay kararlarına göre. Şimdi kanuna haklı sebep kavramını koydular.
3- Üye tam sayısının çoğunluğu ile, nerede düzenlenmiş bu konu, 390’da düzenlenmiş.
MADDE 390- (1) Esas sözleşmede aksine ağırlaştırıcı bir hüküm bulunmadığı takdirde, yönetim kurulu üye tam sayısının çoğunluğu ile toplanır ve kararlarını toplantıda hazır bulunan üyelerin çoğunluğu ile alır. Bu kural yönetim kurulunun elektronik ortamda yapılması hâlinde de uygulanır.
Demek ki toplantı yeter sayısı, üye tam sayısının çoğunluğu. Bunu yarıdan bir fazla olarak da ifade edebiliriz. Karar yeter sayısı da toplantıda hazır bulunanların çoğunluğu olarak düzenlenmiştir.
Somut olayda 5 üye var, 2 üye ile tamamlanamaz yönetim kurulu, en az 3 üyenin hazır bulunması gerekiyor. 2 üyenin de aynı yönde oy kullanması ile karar alabileceklerdir. Eğer 7 kişi olsaydı 4 üyenin hazır bulunması gerekecekti.
4- Burada 393 te düzenlenmiş bir durum söz konusudur. MADDE 393-
(1) Yönetim kurulu üyesi, kendisinin şirket dışı kişisel menfaatiyle veya alt ve üst soyundan birinin ya da eşinin yahut üçüncü derece dâhil üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımlarından birinin, kişisel ve şirket dışı menfaatiyle şirketin menfaatinin çatıştığı konulara ilişkin müzakerelere katılamaz. Bu yasak, yönetim kurulu üyesinin müzakereye katılmamasının dürüstlük kuralının gereği olan durumlarda da uygulanır. Tereddüt uyandıran hâllerde, kararı yönetim kurulu verir. Bu oylamaya da ilgili üye katılamaz. Menfaat uyuşmazlığı yönetim kurulu tarafından bilinmiyor olsa bile, ilgili üye bunu açıklamak ve yasağa uymak zorundadır.
(2) Bu hükümlere aykırı hareket eden yönetim kurulu üyesi ve menfaat çatışması nesnel olarak varken ve biliniyorken ilgili üyenin toplantıya katılmasına itiraz etmeyen üyeler ve söz konusu üyenin toplantıya katılması yönünde karar alan yönetim kurulu üyeleri bu sebeple şirketin uğradığı zararı tazminle yükümlüdürler.
Şimdi hemen bir hususu burada düzeltmemiz gerekiyor. Buradaki yaptırım tazminat, bir zarar meydana gelirse ilgililerin bir tazminat sorumluluğu ortaya çıkıyor. Bir başkasına yaptırsalar da işi yine aynı fiyata yaptıracaklardı ise, yani bir zarar meydana gelmeyecek idiyse bunu da yapmasında bir sakınca olmayacaktır. 2.fıkrada da bir zarar kıstası ele alınmış.
5- Bu hatalı işlemler sebebiyle bir zarar bir sermaye kayıbı meydana gelmiş. Esas sermaye 1/10 oranında azalmış. Açığı kapatmak için de şirket pay sahiplerine yükleniyor. Şimdi burada henüz görmediğiniz bir bilgi var, sizler açısından eksik bir bilgi var.
Anonim şirkete başlarken size bir ilkeden bahsetmiştim. Pay sahiplerinin borcu sermaye ile sınırlandırılmıştı. Taahhüd ettikleri pay bedellerini şirkete ödedikleri takdirde pay sahiplerinin şirkete olan borçları kalmıyordu. Bu öneml, pay bedellerini ödedikleri takdirde pay sahiplerine başkaca borç yüklenemez. MADDE 480- (1) Kanunda öngörülen istisnalar dışında, esas sözleşmeyle pay sahibine, pay bedelini veya payın itibarî değerini aşan primi ifa dışında borç yükletilemez.
Anonim şirketin cazip tarafı budur, pay sahibi olmanın avantajı burada kendisini gösteriyor. Biz bunu tek borç ilkesi olarak adlandırıyoruz. Taahhüd ettiği pay bedelini ödediği takdirde, ki bu tek borcudur, bundan başka her hangi bir nakit borcu ödemesi beklenemez, istenemez, istenirse de hukuken geçersiz olur.
Şimdi eksiği kapama konusunda başka bir imkan da var. Buradaki espiri şu, esas sermayenin 1/10 oranında azalması şirket alacaklılarının üçüncü kişilerin müracaat ettikleri takdirde şirkete alacaklarını tam olarak elde edememeleri tehlikesini ortaya çıkarıyor. O zaman bunlara karşı bir teminat sağlamamız lazım. Şirket burada kendi paylarını iktisap edebilir, kendi paylarını satın alabilir. Bu tanınmış olan bir imkan. MADDE 381- (1) Bir şirket, yakın ve ciddi bir kayıptan kaçınmak için gerekli olduğu takdirde, kendi paylarını, 379 uncu maddeye göre genel kurulun yetkilendirmeye ilişkin kararı olmadan da iktisap edebilir.Yakın ve ciddi bir kaybn önlenmesi, 3.kişilerin uğrayacağı zararın önlenmesi amaçlanmış. Kendi paylarını 379daki esaslara göre iktisap edebilir. MADDE 379- (1) Bir şirket kendi paylarını, esas veya çıkarılmış sermayesinin onda birini aşan veya bir işlem sonunda aşacak olan miktarda, ivazlı olarak iktisap ve rehin olarak kabul edemez. Bu hüküm, bir üçüncü kişinin kendi adına, ancak şirket hesabına iktisap ya da rehin olarak kabul ettiği paylar için de geçerlidir.Şirketin kendi paylarını iktisap etmesi, 3.kişileri zarara uğratabilir. Fakat geçici süreler için kanun bu imkanı tanımış, yakın ve ciddi bir kaybın önlenmesi amacıyla şirket kendi paylarını iktisab edebilir. MADDE 384- (1) ..., iktisap edilen paylar, şirket için herhangi bir kayba yol açmadan devirleri mümkün olur olmaz ve her hâlde iktisaplarından itibaren üç yıl içinde elden çıkarılırlar; meğerki, şirketin ve yavru şirketin sahip oldukları bu payların toplamı şirketin esas veya çıkarılmış sermayesinin yüzde onunu aşmasın.
Demek ki toparlamak gerekirse burada pay sahiplerine başvurmak mümkün değil. Tek borç ilkesi geçerli. Ama şirket geçici olarak doğacak bir zararı önlemek için kendi paylarını iktisap edebilecektir.
6- Bu kolay bir soru, kusur sorumluluğu. Sözleşmeden doğan bir sorumluluk söz konusu, farklılaştırılmış müteselsil sorumluluk söz konusu. MADDE 553-
(1) Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini ihlal ettikleri takdirde, kusurlarının bulunmadığını ispatlamadıkça, hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar.(2) Kanundan veya esas sözleşmeden doğan bir görevi veya yetkiyi, kanuna dayanarak, başkasına devreden organlar veya kişiler, bu görev ve yetkileri devralan kişilerin seçiminde makul derecede özen göstermediklerinin ispat edilmesi hâli hariç, bu kişilerin fiil ve kararlarından sorumlu olmazlar. (3) Hiç kimse kontrolü dışında kalan, kanuna veya esas sözleşmeye aykırılıklar veya yolsuzluklar sebebiyle sorumlu tutulamaz; bu sorumlu olmama durumu gözetim ve özen yükümü gerekçe gösterilerek geçersiz kılınamaz.
Peki sorumluluk sebebi ne olabilir, yönetim kurulu üyelerin borçlarından biri, özen ve bağlılık yükümlülüğü, MADDE 369- (1) Yönetim kurulu üyeleri ve yönetimle görevli üçüncü kişiler, görevlerini tedbirli bir yöneticinin özeniyle yerine getirmek ve şirketin menfaatlerini dürüstlük kurallarına uyarak gözetmek yükümlülüğü altındadırlar. Tedbirli bir yöneticinin özeni vekilin özen borcunu aşan bir borçtur, vekil işin gerektirdiği özeni göstermekle yükümlüdür, hal bu ki burada tedbirli bir yöneticinin göstereceği özen aranmış, buna aykırılıktan dolayı sorumlu tutabiliriz.
Y ile sözleşme imzalamayan üyelerin zarardan sorumlu tutulması konusunda, kusur oranlarını belirlerken iç ilişki dış ilişki ayırımı yapmanın çok da bir espirisi olmuyor. Hakim doğrudan doğruya 3.kişiye karşı sorumlu olunan oranları tesbit ediyor. 553’ün 3.fıkrasında <yukarıda> objektif bir kriter de getirmiş. Kontrolü dışında kalan bir husus sebebiyle sorumlu tutulamayacağını söylüyor.
7- Yönetim kurulu toplantısına katılmayan Y5, kararın alınmasına katılmadığı için sorumlu tutulmayacaktır. Sorumlu olmaması gerekir. Bir kusur sorumluluğu burada öngörüldüğü için sorumlu olmayacaktır. Ispat yükü hangi taraftadır, biraz usuli bir soru ama, kusuru ispat şartı, sorumlu olduğunu iddia eden taraf yani davacıda olacaktır. Doğrusu da budur. Davacının ispat etmesi gerekir.
8- Genel kurul kararı ile diyor, bazı yetkiler, yani baz istasyonunun inşaası ile ilgili yönetim yetkilerinin genel kurul kararı ile başkan ve yardımcısına bırakılması mümkündür. Bunun mutlaka esas sözleşmede tesbit edilmesi gerekir. MADDE 367- (1) Yönetim kurulu esas sözleşmeye konulacak bir hükümle, düzenleyeceği bir iç yönergeye göre, yönetimi, kısmen veya tamamen bir veya birkaç yönetim kurulu üyesine veya üçüncü kişiye devretmeye yetkili kılınabilir. Bu iç yönerge şirketin yönetimini düzenler; bunun için gerekli olan görevleri, tanımlar, yerlerini gösterir, özellikle kimin kime bağlı ve bilgi sunmakla yükümlü olduğunu belirler. Yönetim kurulu, istem üzerine pay sahiplerini ve korunmaya değer menfaatlerini ikna edici bir biçimde ortaya koyan alacaklıları, bu iç yönerge hakkında, yazılı olarak bilgilendirir. (2) Yönetim, devredilmediği takdirde, yönetim kurulunun tüm üyelerine aittir.
Birinci fıkrası bizi ilgilendiriyor özellikle, yönetimin bölünmesi veya devredilmesi ancak esas sözleşmeye konulacak bir hüküm ile mümkündür, genel kurul kararı bu konuda yok hükmündedir.
9- Yok hükmüdedir. 367’nin 2.fıkrasında genel kurul kararı yok hükmünde olduğu için burada yine yönetim tüm üyelere ait olacaktır, bölünme veya devir burada geçerlilik taşımayacaktır.
10- Burada zararın nitelendirilmesi önemli. Nedir burada söz konusu olan. Bir küçük pay sahibi yönetim kurulunun işlemleri sebebiyle zarara uğradığını iddia ediyor. Diyor ki benim hisselerimin değeri düştü. Bu bir dolaylı zarar değil, doğrudan zarardır. Şirket zarara uğradı diye açmıyor davayı, benim hisselerimin değeri düştü diyor. Burada doğrudan zararın özelliği, tazminatn davayı açan kimseye, pay sahibine ödenmesi söz konusudur. burada kişise olarak paylarının değerinin düşmesi söz konusu. Bu nedenle dava açıyor. BK daki haksız fiile ilişkin hükümlere göre dava açacaktır. TK da dolayısı ile zarar hükümleri düzenlenmiştir. Burada haksız fiillerine göre tazminat talep edebilecektir.
* * *
50.000.000 TL sermaye ile kurulmuş Tuğyapı Çimento Anonim Şirketin sermayesi, her biri 1 Kuruş itibari değerli 5.000.000.000 adet paya bölünmüş olup, bu payların bir bölümü hamiline yazılı, geri kalanı ise nama yazılı şekildedir.
Şirketin yönetim kurulu üyeleri, 01.01.2012-31.12.2012 hesap dönemine ait olağan Genel Kurul toplantısının 01.02.2013 tarihinde yapılmasını kararlaştırmış ve hazırladıkları ilan metnini 10.01.2013 tarihinde esas sözleşmede öngörüldüğü üzere hem Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde hem de İstanbul’da çıkan günlük bir gazetede yayınlattırmışlardır. Yapılacak genel kurul toplantısında görüşülmesi planlanan gündem maddeleri şunlardır:
OLAĞAN GENEL KURUL TOPLANTI GÜNDEMİ
1. Başkanlık divanının seçimi
2. Toplantı tutanağının imzalanması hususunda başkanlık divanına yetki verilmesi
3. 01.01.2012-31.12.2012 hesap dönemine ait Yönetim Kurulu faaliyet, bağımsız denetçi raporları ile bilanço ve gelir tablosunu da içeren finansal raporun okunması, görüşülmesi ve onaylanması
4. Yönetim kurulunun 2012 yılı faaliyet, işlem ve hesaplarından ötürü ibra edilmeleri
5. Yönetim kurulunun 2012 hesap dönemi kârlarının dağıtımı hakkındaki teklifinin görüşülerek karara bağlanması
2.000.000 TL değerinde paya sahip olan (M), genel kurulun toplanacağı tarihte yurtdışında olacağından, kendisinin yerine katılması ve paylarından doğan oy hakkını kullanması için avukatı (T)’ye vekâlet vermiştir. Ayrıca (M), vekâletnamede, yönetim kurulu üyelerinin ibrası maddesinin oylamasında, yönetim kurulu başkan ve başkan yardımcısının ibra edilmesine olumsuz oy kullanılması talimatını yazmıştır.
Pay sahipleri olan (P1) ve (P2), hamiline yazılı hisse senetlerini tevdi etmeksizin, toplantı günü kapıdaki görevlilere görünmeden, toplantıya katılmışlardır. Diğer bir hamiline yazılı pay senedi sahibi (P3) ise, gazetede verilen ilanı görüp, toplantıya katılmak istemiş fakat içeri alınmamıştır.
Genel kurul toplantısı, toplam 13.000.000 TL değerinde paya sahip ortakların katılımıyla başlamıştır.
Gündemin 3. maddesinin görüşülmesine sıra geldiğinde, 6.000.000 TL değerinde pay sahibi olan (A), bu hususun görüşülmesinin ertelenmesini talep etmiştir. Fakat bu talebi Genel Kurulda reddedilerek toplantıya devam edilmiştir.
Gündemin 4. maddesinin karar oylaması sırasında Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı (Y1) nin kızı, pay sahibi (L1) de oylamaya katılmıştır. (T) de ibra oylamasında, (M) nin talimatına uymayarak olumlu oy kullanmıştır. Sonuç olarak yönetim kurulu üyelerinin tümü hakkında ibra kararı verilmiştir.
Ayrıca kurul toplantısında esas sözleşmeye “Bundan sonra yapılacak Genel Kurul toplantılarına sadece nama yazılı pay senedi sahibi olan ortakların katılabileceği” hükmünün eklenmesi ve sermaye artırımına gidilmesi karara bağlanmış ve bu karar kurula katılanların çoğunluğuyla alınmıştır.
SORULAR
1. Bir anonim ortaklıkta genel kurulu toplantıya çağırmaya yetkili kişiler kimlerdir?
Kural olarak genel kurulu toplantya çağırmak yönetim kurulunun görevleri arasında yer alır. Yönetim kurulunun çeşitli sebeplerle toplanamaması hali söz konusu ise bir şekilde, bu durumda kanun her pay sahibine mahkemeye başvurarak mahkeme izni ile genel kurulu toplantıya çağırabilmesini talep etme imkanı vermiştir.
Md 410:
(1) Genel kurul, süresi dolmuş olsa bile, yönetim kurulu tarafından toplantıya çağrılabilir. Tasfiye memurları da, görevleri ile ilgili konular için, genel kurulu toplantıya çağırabilirler.
(2) Yönetim kurulunun, devamlı olarak toplanamaması, toplantı nisabının oluşmasına imkân bulunmaması veya mevcut olmaması durumlarında, mahkemenin izniyle, tek bir pay sahibi genel kurulu toplantıya çağırabilir. Mahkemenin kararı kesindir.
Tasiye memurları da genel kurulu toplantıya çağırabilirler.
Bunun dışında azınlık pay sahipleri, esas sermayenin %10 ‘u, halka açık ise %5 ine sahip pay sahipleri, gerekçeli bir şekilde gündem maddelerini de belirleyerek, genel kurulu toplantıya çağırma talebinde bulunur. Azınlık pay sahipleri görüşülmesini istedikleri konular da varsa bunların görüşülmesini de talep edebilir.
Md 411:
(1) Sermayenin en az onda birini, halka açık şirketlerde yirmide birini oluşturan pay sahipleri, yönetim kurulundan, yazılı olarak gerektirici sebepleri ve gündemi belirterek, genel kurulu toplantıya çağırmasını veya genel kurul zaten toplanacak ise, karara bağlanmasını istedikleri konuları gündeme koymasını isteyebilirler. Esas sözleşmeyle, çağrı hakkı daha az sayıda paya sahip pay sahiplerine tanınabilir.
(2) Gündeme madde konulması istemi, çağrı ilanının Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayımlanmasına ilişkin ilan ücretinin yatırılması tarihinden önce yönetim kuruluna ulaşmış olmalıdır.
(3) Çağrı ve gündeme madde konulması istemi noter aracılığıyla yapılır.
(4) Yönetim kurulu çağrıyı kabul ettiği takdirde, genel kurul en geç kırkbeş gün içinde yapılacak şekilde toplantıya çağrılır; aksi hâlde çağrı istem sahiplerince yapılır.
Eğer yönetim kurlu çağrıyı kabul ederse en geç 45 gün içerisinde çağırmalıdır. Bunu yapmadığı takdirde azınlık toplantıya çağırır.
Yönetim kurlu azlığın talebini reddetti ya da 7 gün içerisinde cevap verilmediği takdirde, bu durumda azlık pay sahipleri şirketin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesine başvurarak şirketin genel kurulu toplantıya çağırılmasını talep edebilir.
2. Bu genel kurul toplantısında fiziken bulunamayan pay sahiplerinin elektronik ortamda katılmaları mümkün müdür?
Mümkündür, eski TK dan farklı olarak genel kurula elektronik ortamda katılınabilinir. Orada bulunamayan pay sahipleri belirli altyapının kurulmuş olması durumunda katılabilirler. Bu isteğe bağlı bir düzenlemedir. Yalnızca payları borsada işlem gören şirketler bakımından zorunlu bir düzenlemedir, onun dışında isteğe bağıdır. Bir yönetmelik düzenlenmiştir bununla alakalı.
Bu sistemi uygulanması için şirketin esas sözleşmesinde açık düzenleme olmalıdır. Açık şekilde sözleşmesinde yer almalıdır.
Md 1527 <uzun bir madde>
3. (M)’nin toplantıya katılmayıp yerine temsilci tayin etmesi mümkün müdür? Şirket esas sözleşmesinde, bir pay sahibinin temsilci olarak sadece diğer pay sahiplerinden birini yetkilendirebileceğine ilişkin bir hüküm bulunması ihtimalinde, bu hüküm geçerli midir?
Pay sahipleri genel kurulula bizzat katılabileceği gibi temsilci aracılığı ile de katılabilirler.
Yalnızca pay sahiplerinin temsilci olarak katılabileceği şeklindeki sınırlama kabul edilemez. Temsilcinin hatta birden fazla pay sahibini temsil edebilmesi de mümkündür. Dolayısıyla pay sahibinin ancak başka bir pay sahibini temsil edebileceğini ilişkin hüküm geçersizdir.
Md 425: (1) Pay sahibi, paylarından doğan haklarını kullanmak için, genel kurula kendisi katılabileceği gibi, pay sahibi olan veya olmayan bir kişiyi de temsilcisi olarak genel kurula yollayabilir. Temsilcinin pay sahibi olmasını öngören esas sözleşme hükmü geçersizdir.
4. (T)’nin, (M)’nin talimatına aykırı hareket etmesi, alınan genel kurul kararının iptaline neden olur mu?
Olmaz, kural olarak temsilci pay sahibinin talimatına uymakla yükümlüdür, çoğunlukla vekalet sözleşmesi olur bu, yükümlülüğüne uymazsa genel kurulun iptaline neden olmaz, fakat içi ilişkide rücü hakları saklıdır.
Md427
(1) Katılma haklarını temsilci olarak kullanan kişi, temsil edilenin talimatına uyar. Talimata aykırılık, oyu geçersiz kılmaz. Temsil edilenin temsilciye karşı hakları saklıdır.
(2) Hamiline yazılı pay senedini, rehin, hapis hakkı, saklama sözleşmesi veya kullanım ödüncü sözleşmesi ve benzeri sözleşmeler sebebiyle elde bulunduran kimse, pay sahipliği haklarını, ancak pay sahibi tarafından özel bir yazılı belge ile yetkilendirilmişse kullanabilir.
5. Genel kurul toplantısına katılan pay sahipleri (P1) ve (P2) nin, gündemde yer alan konulardan birine ilişkin olumlu yönde oy kullandıklarını ve kararın alınmasında etkili olduklarını varsayınız. Bu karara karşı toplantıya katılamayan ve sonradan durumu öğrenen (P3)’ün iptal davası açması mümkün müdür?
P1 ve P2 hamiline yazılı hisse senedi sahipleri. Ona zilyed olan kişi pay sahipliği hakkını kullanır. Hamiline yazılı hisse senedini şirkete göstererek pay sahipliğini ispat etmiş olur, bunun karşılığında da bir giriş kartı alır. Nama yazlı pay sahiplerinin kim oldukları zaten pay defterinden anlaşılabilir.
Olayımızda P1 ve P2 giriş kartı almadan sıvışmışlar toplantıya. Bu durumda yetkisiz kişilerin toplantıya katılması durumunda, bu katılma kararın alınmasına etkili oldu ise, bunu ileri süren pay sahibi, genel kurulun kararı almaından itibaren 3 ay içerisinde iptalini dava edebilir. Md 445 Md 446 bu husus düzenlenmiştir.
İptal sebepleri
MADDE 445- (1) 446 ncı maddede belirtilen kişiler, kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açabilirler.
İptal davası açabilecek kişiler
MADDE 446- (1) a) Toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten,
b) Toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri,
c) Yönetim kurulu,
d) Kararların yerine getirilmesi, kişisel sorumluluğuna sebep olacaksa yönetim kurulu üyelerinden her biri,
iptal davası açabilir.
Kural olarak iptalini isteyen pay sahibinin olumsuz oy kullanmış olması gerekmektedir katıldığı toplantıda. Ya da toplantıya katılamamış ise, çağrının usulüne uygun yapılmadığını, gündemin ilan edilmediğini, toplantıya yetkisiz kişilerin katılması, oy kullanımına müsaade edilmemesi iddia ederek 3 ay içerisinde iptali dava edilebilir. Yetkisiz katılımcılar oy kullanımında etkili ise kararın iptali sitenebilir.
6. Genel kurul toplantısı devam ederken Bakanlık temsilcisinin fenalaşıp hastaneye kaldırılmış olduğunu, buna rağmen toplantının devam ettiğini varsayınız. Bakanlık temsilcisinin yokluğunda gerçekleşen genel kurulda alınan kararlar geçerli olacak mıdır? Geçersiz olması halinde, ne tür bir geçersizlik söz konusudur?
Genel kurul kararının geçerliliğinden söz edebilmek için birtakım prosedürler aranır. Bakanlık temsilcisi bütün şirketlerde genel kurul toplantılarına katılımı zorunlu değildir. bu zorunuluk belirli şirketler için geçerlidir. Zorunlu olduğu haller; elektronik ortamda yapılıyorsa, kuruluşu bakanlık iznine tabi bir anonim şirket ise, gündemde sermayenin artırılması azaltılması kararı alınması söz konusu ise, bölünme birleşme kararının alınması söz konusu ise genel kurul toplantısında bakanlık temsilcisi bulunması gerekir.
İsteğe bağlı olarak şirketler bakanlık temsilcisinin genel kurul toplatısına katılmasını talep edebilir.
Genel Kurul Yönetmeliği md 32, bakanlık temsilcisi bulundurma zorunluluğu düzenlenmiştir.
Bakanlık temsilcisi bulunması gereken bir genel kurul tolantısında kurucu bir ntelik arz eder, bulunmadığı genel kurul kararları yoklukla batıl addolunur.
7. (A) nın gündemin 3. maddesi ile ilgili görüşmenin ertelenmesi talebinde bulunması mümkün müdür? Bu talep genel kurulda reddedilebilir mi? (A) nin talebinin kabul edildiğini varsayarak bundan sonra yapılması gerekenleri açıklayınız. Bu ihtimalde yukarıda yer verdiğimiz başka hangi maddeler görüşülemeyecektir?
Bilonçonun görüşülmesi diyelim biz 3.gündeme. bunu her pay sahibi talep edebilir mi? Azınlık pay sahipleri, gündemde finansal tablo ve bilançonun görüşülmesini ertelenmesini talep edebilirler. Yapılması gereken şey, o konunun görüşülmesine ilişkin ve ... karar alınamaz. Bunu talep ettikleri takdirde esaslı bir gerekçe sunmalarına gerek yok.
Md 420
(1) Finansal tabloların müzakeresi ve buna bağlı konular, sermayenin onda birine, halka açık şirketlerde yirmide birine sahip pay sahiplerinin istemi üzerine, genel kurulun bir karar almasına gerek olmaksızın, toplantı başkanının kararıyla bir ay sonraya bırakılır. Erteleme, 414 üncü maddenin birinci fıkrasında yazılı olduğu şekilde pay sahiplerine ilanla bildirilir ve internet sitesinde yayımlanır. İzleyen toplantı için genel kurul, kanunda öngörülen usule uyularak toplantıya çağrılır.
(2) Azlığın istemiyle bir defa ertelendikten sonra finansal tabloların müzakeresinin tekrar geri bırakılmasının istenebilmesi, finansal tabloların itiraza uğrayan ve tutanağa geçmiş bulunan noktaları hakkında, ilgililer tarafından, dürüst hesap verme ölçüsü ilkeleri uyarınca cevap verilmemiş olması şarttır.
Erteleme ise 414 f1 de düzenlenmiştir.
(1) Genel kurul toplantıya, esas sözleşmede gösterilen şekilde, şirketin internet sitesinde ve Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayımlanan ilanla çağrılır. Bu çağrı, ilan ve toplantı günleri hariç olmak üzere, toplantı tarihinden en az iki hafta önce yapılır. Pay defterinde yazılı pay sahipleriyle önceden şirkete pay senedi veya pay sahipliğini ispatlayıcı belge vererek adreslerini bildiren pay sahiplerine, toplantı günü ile gündem ve ilanın çıktığı veya çıkacağı gazeteler, iadeli taahhütlü mektupla bildirilir.
(2) Sermaye Piyasası Kanununun 11 inci maddesinin altıncı fıkrası hükmü saklıdır
Toplantının başkanlıkça ... en erken bir ay sonraya topantının ertelenmesine karar verilir.
İkinci defa ertelenme talebi , yeterince aydınlatılmamış olduğuna ilişkin gerekçe ile olmalıdır. Md 420
Toplantının ertelenmesi talebi yalnızca azınlık pay sahiplerine tanınmış bir haktır.
Bilaço görüşmelerinin ertelenmsi ibra oylamasının da ertelenmesi sonucunu doğurur.
8. Gündemin 4. maddesinin karara bağlanmasında (L1) oy kullanabilir mi? Cevabınız olumsuzsa, bunun sonrasında toplantıya katılmış diğer pay sahiplerinin nasıl hareket etmesi gerektiğini anlatınız.
Önceki sorudan bağımsız olarak düşünmek gerekmekte, Md 436, oydan yoksunluk. Yönetim kurulu üyeleri, bunların yakınları, genel kurul kararı alınmasında buna ilişkin oy kullanamaz. Kullandıkları takdirde o genel kurulu kararının iptali gündeme gelecektir. İbra kararı yönetim kurlu ile şirket arasında bir ilişki olarak kabul edilmekte.
Bu kanuna aykırılık kendiliğinden iptale neden olur mu, yoksa etkili olma kriteri aranır mı? Oydan yoksunluk hali kararın alınmasına etkili oldu ise bu takdirde o genel kurul kararı karar taihinden itibaren 3 ay içerisinde mahkemeden iptali talep edilebilir. Etkili olmadı ise iptal talebi yapılabileceği pek uygun görülmüyor.
Md 436
(1) Pay sahibi kendisi, eşi, alt ve üstsoyu veya bunların ortağı oldukları şahıs şirketleri ya da hâkimiyetleri altındaki sermaye şirketleri ile şirket arasındaki kişisel nitelikte bir işe veya işleme veya herhangi bir yargı kurumu ya da hakemdeki davaya ilişkin olan müzakerelerde oy kullanamaz.
(2) Şirket yönetim kurulu üyeleriyle yönetimde görevli imza yetkisini haiz kişiler, yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine ilişkin kararlarda kendilerine ait paylardan doğan oy haklarını kullanamaz.
9. Genel kurul toplantılarına katılım koşullarına ilişkin karar ve sermaye artırımı kararının geçerli olup olmadıklarını, geçerli değilse bunun nedenlerini her biri için ayrı ayrı açıklayınız.
Geçerli değildir, genel kurula katılma hakkı sınırlandırılmaz. Genel kurula katılma hakkı vazgeçilemez devredilemez nitelikte bir haktır. Burada kesin hükümsüzlük ile butlan ile batıl olma durumu söz konusu.
Md 447
(1) Genel kurulun, özellikle;
- a) Pay sahibinin, genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran,
- b) Pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran,
- c) Anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan,
kararları batıldır.
Diğer alınan karar sermaye artırımı, gündemde yok, gündeme bağlılık ilkesine aykırlık vardır. Burada iptal edilebilirlik söz konusudur. kanuna ayırılık sebebi ile toplantıya katılan pay sahipleri olumsuz oy kullanmaları ve bunu tutanağa geçirmiş olmaları koşulu ile iptalini talep edebilirler.
* * *
10.01.2008 tarihinde tescil edilen, esas sermayesi 100.000 TL olan ve ana sözleşmesine göre sadece turizm işi ile iştigal edecek olan Ayışığı Turizm ve Otelcilik Anonim Ortaklığının kurucularından (A) 50.000 TL değerindeki arazisini , (B) 25.000 TL değerindeki tescilli “Samyeli” markasını, (C) 10.000 TL nakit parasını, (D), (Ü)’den olan 01.06.2010 vadeli alacağını ve (E)’de 5.000 TL değerindeki taşınır otel ekipmanını katılma payı olarak getirmişlerdir.
Ortaklığı temsil yetkisine sahip bulunan yönetim kurulu üyesi (A) , 30.10.2009 tarihinde ortaklık için iki adet minibüs alımı ile görevlendirilmiş , yönetim kurulu toplantısında (A)’nın önerisi üzerine minibüslerin 60.000 TL bedel ile (A)’nın kayınbiraderi (O)’dan alınmasına karar verilmiştir. Bunun üzerine (A) söz konusu işlemi gerçekleştirmiştir. Pay sahiplerinden (C) minibüs alımında fiyatın piyasa fiyatının çok üzerinde olduğunu, kaldı ki söz konusu kararın alındığı yönetim kurulu toplantısına (A)’nın katılmasının alınan kararı geçersiz hale getirdiğini düşünmekte ve (A)’ya karşı dava açmak istemektedir.
Anonim ortaklığın 20.04.2011 tarihinde ilan edilen ve 01.05.2011 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında, çok uygun piyasa koşulları oluştuğu gerekçesi ile 1000 adet erkek takım elbisesi satın alınarak bunların Almanya’ya ihraç edilmesine karar verilmiştir. Toplantıya katılmamış bulunan pay sahibi (E) çağrı merasimine uyulmadığını düşünmektedir. Aynı genel kurul toplantısında, gündemde yer aldığı üzere anonim ortaklığın bilânçosu görüşülmüş kurucular ve yönetim kurulu üyeleri ibra edilmiştir.
Pay sahibi (B) kendisine ait nama yazılı pay senetlerini ciro ve teslim yolu ile (R)’ye devretmiş, ancak anonim ortaklık yönetim kurulu ana sözleşmede yer alan “nama yazılı pay senetlerinin devri yönetim kurulunun onayına tabidir” düzenlemesinden hareketle, (R)’nin başka bir konuda da olsa bir ticari faaliyet yürüttüğünü ve bu durumun anonim ortaklık faaliyetini olumsuz şekilde etkileyeceğini, gerekçe olarak göstererek (R)’yi pay defterine kayıttan kaçınmıştır.
1. Türk Ticaret Kanunu’na göre, olaydaki katılma payı taahhütleri ne şekilde geçerlilik kazanır? (Yalnızca taahhüt aşaması bakımından cevaplandırınız)
Değer tesbiti ve ayni sermaye taahhüdü. Sermaye payı olarak neler taahhüd edilmiş? Taşınmaz bakımından nasıl taahhüd edilir esas sözleşmede, bilirkişi tarafından değer tesbiti ve bunun esas sözleşmede yer alması ile şerh gerekiyor tapu siciline. Taşınmazın AŞ ye taahhüd edildiğine dair tapu siciline şerh edilmesi gerekiyor.
Md 128
(1) Her ortak, usulüne göre düzenlenmiş ve imza edilmiş şirket sözleşmesiyle koymayı taahhüt ettiği sermayeden dolayı şirkete karşı borçludur.
(2) Şirket sözleşmesinde veya esas sözleşmede bilirkişi tarafından belirlenen değerleriyle yer alan taşınmazlar tapuya şerh verildiği, fikrî mülkiyet hakları ile diğer değerler, varsa özel sicillerine, bu hüküm uyarınca kaydedildikleri ve taşınırlar güvenilir bir kişiye tevdi edildikleri takdirde ayni sermaye kabul olunur. Özel sicile yapılan kayıt iyiniyeti kaldırır.
(3) Sermaye olarak taşınmaz mülkiyeti veya taşınmaz üzerinde var olan veya kurulacak olan ayni bir hakkın konulması borcunu içeren şirket sözleşmesi hükümleri, resmî şekil aranmaksızın geçerlidir.
(4) Paradan başka ekonomik bir değer veya bir taşınırın sermaye olarak konulmasının borçlanılması hâlinde şirket, tüzel kişilik kazandığı andan itibaren bunlar üzerinde malik sıfatıyla doğrudan tasarruf edebilir.
(5) Taşınmaz mülkiyetinin veya diğer ayni bir hakkın sermaye olarak konulması hâlinde, şirketin bunlar üzerinde tasarruf edebilmesi için tapu siciline tescil gereklidir.
(6) Mülkiyet ve diğer ayni hakların tapu siciline tescili istemi ile diğer sicillere yapılacak tescillerle ilgili bildirimler, ticaret sicili müdürü tarafından, ilgili sicile resen ve hemen yapılır. Şirketin tek taraflı istemde bulunabilme hakkı saklıdır.
(7) Şirket, her ortağın sermaye koyma borcunu yerine getirmesini isteyebileceği ve dava edebileceği gibi, yerine getirmede gecikme sebebiyle uğradığı zararın tazminini de isteyebilir. Tazminat istemi için ihtar şarttır. Şahıs şirketlerinde bu davayı ortaklar da açabilir.
(8) Ortaklarca, sermaye olarak konulması taahhüt edilen hakların korunması için, kurucular tarafından ortaklar aleyhine ihtiyati tedbir istenebilir. Tedbir üzerine açılacak davalar için, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda öngörülen süre ancak şirketin tescil ve ilanı tarihinden itibaren işlemeye başlar.
ve
Md 342
(1) Üzerlerinde sınırlı ayni bir hak, haciz ve tedbir bulunmayan, nakden değerlendirilebilen ve devrolunabilen, fikrî mülkiyet hakları ile sanal ortamlar da dâhil, malvarlığı unsurları ayni sermaye olarak konulabilir. Hizmet edimleri, kişisel emek, ticari itibar ve vadesi gelmemiş alacaklar sermaye olamaz.
Taşınırların sermaye payı olarak taahhüdü, değerlerinin tesbiti bilirkişi tarafından ve esas sözleşmede yer alması , ve bir şey daha tescile kadar geçe sürede taşınmazın güvenilir bir kişiye bırakılması gerekmektedir. Tescil yapılıp şirket kuruldutan sonra şirket malik sıfatı ile taşınırları talep edebilir.
Vadesi henüz gelmemiş alacaklar sermaye olarak taahhüd edilemez.
Markalar da özel sicili var ise şerh edilmesi gerekiyor. TPE de tescil edilir markalar, bunların sermaye payı olarak taahüdünde de değer tesbiti, sözleşmede yer alması ve sicile şerh konulması gerekmektedir.
2. (A) tarafından gerçekleştirilen minibüs alımı işlemi hukuka uygun mudur?
YK üyesi K 30.10.2009 tarihinde 60.000 TL ortaklık için iki adet minibüs alımı gerçekleştirmiş. Kayın biraderi kayın hısımı sayılıyor, bu kişilerin menfaatlerini ilgilendiren yönetim kurulu toplantısına katılmaması gerekiyor.
Burada asıl istediğimiz husus: şirketin kuruluşundan itibaren iki yıl içinde şirketin aynına ilişkin bir taşınmazın devralınması ve kiralanması söz konusu ise, işleme konu lan bedel esas sermayenin %10 unu aşan bir değer ise, buna ilişkin sözleşmenin genel kurulda onaylanması ve ticaret sicilinde tescil edilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde işlem geçersizdir. İki yıl geçtikten sonra geçerlidir.
Kanuna karşı hile Md 356 da düzenlenmiştir.
(1) Şirketin tescilinden itibaren iki yıl içinde bir işletme veya aynın, sermayenin onda birini aşan bir bedel karşılığında devralınmasına veya kiralanmasına ilişkin sözleşmeler, genel kurulca onaylanıp ticaret siciline tescil edilmedikçe geçerli olmaz. Bu sözleşmelerin onaylanmasından ve tescilinden önce, bunların ifası amacıyla yapılmış olan ödemeler dâhil, her türlü tasarruf geçersizdir.
(2) Genel kurul kararını vermeden önce, yönetim kurulunun istemi üzerine şirketin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesince atanacak bilirkişi, şirket tarafından devralınacak ya da kiralanacak işletme ve ayınlara değer biçer. Rapor resmî nitelik taşır.
(3) Toplantı ve karar nisabına 421 inci maddenin üçüncü ve dördüncü fıkraları uygulanır.
(4) Sözleşme genel kurulun onay kararıyla birlikte tescil ve ilan olunur.
(5) Şirketin işletme konusunu oluşturan veya cebrî icra yoluyla iktisap edilen ayın ve işletmeler hakkında bu madde hükmü uygulanmaz.
3. Kayınbiraderi (O)’dan minibüs alımının kararlaştırıldığı yönetim kurulu toplantısına
(A)’nın katılması konusunda ne düşünüyorsunuz? Bu şekilde alınan karar geçerli olur mu?
Müzakereye katılma yasağı ile alakalı bir soru. Buna ilişkin YK da br karar alınmış YK üyelerinden birinin kayını, yakını. Şirket menfaati ve yakınının menfaati çatışıyor ise buna ilişkin görüşmelere katılmaması gerekiyor YK üyesinin.
Md 393
(1) Yönetim kurulu üyesi, kendisinin şirket dışı kişisel menfaatiyle veya alt ve üst soyundan birinin ya da eşinin yahut üçüncü derece dâhil üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımlarından birinin, kişisel ve şirket dışı menfaatiyle şirketin menfaatinin çatıştığı konulara ilişkin müzakerelere katılamaz. Bu yasak, yönetim kurulu üyesinin müzakereye katılmamasının dürüstlük kuralının gereği olan durumlarda da uygulanır. Tereddüt uyandıran hâllerde, kararı yönetim kurulu verir. Bu oylamaya da ilgili üye katılamaz. Menfaat uyuşmazlığı yönetim kurulu tarafından bilinmiyor olsa bile, ilgili üye bunu açıklamak ve yasağa uymak zorundadır.
(2) Bu hükümlere aykırı hareket eden yönetim kurulu üyesi ve menfaat çatışması nesnel olarak varken ve biliniyorken ilgili üyenin toplantıya katılmasına itiraz etmeyen üyeler ve söz konusu üyenin toplantıya katılması yönünde karar alan yönetim kurulu üyeleri bu sebeple şirketin uğradığı zararı tazminle yükümlüdürler.
(3) Müzakereye, yasak nedeniyle katılmamanın sebebi ve ilgili işlemler yönetim kurulu kararına yazılır.
Menfaat çatışmasına sebep olan bir durum olduğunda olayda A nın diğer YK üyelerinin bilgisine sunması gerekiyor. Görüşmelerde izin verir bilmelerine rağmen göz yumar ses çıkarmaz sessiz kalındığı takdirde, bu kararın alınması neticesinde şirket zarara uğramış ise bu zarardan sorumlu tutulacaktır.
Olayımızda bir zarar söz konusu olmuş. Dolayısıyla YK üyeleri sorumlu olacaktır. En başta A sorumludur, buna ses çıkarmayan diğer YK üyeleri de sorumlu tutulacaktır. Burada kararın iptali söz konusu değil, geçersizliği ileri sürülemiyor. Burada bakılması gereken yönetim kurulu üyesinin kendisinin veya bir yakınının şirket ile menfaat çatışmasını doğuracak bir müzakere olup olmaması. Bu kararın yaptırımı, karar geçerli, fakat karara katılan yönetim kurulu üyesi bundan doğan zarardan sorumlu.
4. (C)’nin (A)’ya karşı açmak istediği davayı nitelendiriniz. Bu davada (C), ne gibi bir talepte bulunabilir?
Önceki soru ile bağlantılı, şimdi karar geçrerli. C dolaylı olarak uğradığı şirketin bütün zararını talep edebilir. Zararın tazmini için A ya ve itiraz etmeyen diğer üyelere başvuruacaktır. Sorumluluk davası, tazminat davası açacaktır. En başta şirket bir zarara uğradığından pay sahibine ilişkin dolaylı zarar söz konudur. Burada YK üyesinin kanundan doğan yükümlülüğünün kusuru ile ihlal etmesi sebebine dayalı olarak dava açılabilir. Kanundan doğa yükümlülüğe aykırlık var burada.
Pay sahipleri tazinatın şirkete ödenmesini talep edebilirler.
Md 553
(1) Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini ihlal ettikleri takdirde, kusurlarının bulunmadığını ispatlamadıkça, hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar.
(2) Kanundan veya esas sözleşmeden doğan bir görevi veya yetkiyi, kanuna dayanarak, başkasına devreden organlar veya kişiler, bu görev ve yetkileri devralan kişilerin seçiminde makul derecede özen göstermediklerinin ispat edilmesi hâli hariç, bu kişilerin fiil ve kararlarından sorumlu olmazlar.
(3) Hiç kimse kontrolü dışında kalan, kanuna veya esas sözleşmeye aykırılıklar veya yolsuzluklar sebebiyle sorumlu tutulamaz; bu sorumlu olmama durumu gözetim ve özen yükümü gerekçe gösterilerek geçersiz kılınamaz.
Md 555
(1) Şirketin uğradığı zararın tazminini, şirket ve her bir pay sahibi isteyebilir. Pay sahipleri tazminatın ancak şirkete ödenmesini isteyebilirler.
(2) Pay sahibinin açtığı davayı hukuki ve maddi sebepler haklı gösterdiği takdirde, mahkeme, dava giderleriyle avukatlık ücretini, bu giderler davalıya yükletilemediği hâllerde, davacı pay sahibiyle şirket arasında, hakkaniyete göre paylaştırır.
5. 01.05.2011 tarihli genel kurulda alınan Almanya’ya elbise ihraç edilmesi kararı Türk Ticaret Kanunu bakımından hukuka uygun mudur?
İşletme konusu dışında bir faaliyet var. Burada ultra vires konusunu ele almak gerekiyor. Konu dışında alınan kararlar veyapılan işlemler kural olarak geçerli. Hak ehliyeti artık işletme konusu ile sınırlı değil. Bu kararın alınması ve uygulanması bakımından, şirketin işletme konusu turizm, karar tekstil ürünlerinin ihracına ilişkin. Yeni TK da ultra vires ilkesi kalkmıştı, AŞ lerde şirketin hak ehliyetini tayin eden bu kural kalktığından şirket kendi konusu dışında kalan işlemleri de yapabilir. Gelen kurulda alınan kararlar hukuka uygun yani geçerli.
Konu dışında bir işlem yapılıyor, şirket bununla bağlıdır. Fakat işlemin karşı tarafı 3.kişi yapılan bu işin şirketin işletme konusu dışında yapıldığını biliyorsa veya durumun gereğinden bilmesi gerekiyorsa şirket bunu ispat ederek sorumluluktan ve bu işlemle bağlılıktan kurtulabilir. 3.kişinin kötü niyetli olduğunu ispat ederse bu sorumluluktan kurtulabilir. Müspet vukuf hali diyoruz buna da.
Md 371/2
(2) Temsile yetkili olanların, üçüncü kişilerle, işletme konusu dışında yaptığı işlemler de şirketi bağlar; meğerki, üçüncü kişinin, işlemin işletme konusu dışında bulunduğunu bildiği veya durumun gereğinden, bilebilecek durumda bulunduğu ispat edilsin. Şirket esas sözleşmesinin ilan edilmiş olması, bu hususun ispatı açısından, tek başına yeterli delil değildir.
Şirket esas sözleşmesinde ilan edilmiş olması tek başına iyiniyeti kaldıran bir husus değildir denilmektedir. Başka bir şekilde 3.kişinin müspet vukuf hainin ispat edilmesi lazımdır deniliyor.
6. Toplantıya katılmamış bulunan ve çağrı merasimine uyulmadığını düşünen pay sahibi (E), genel kurulda alınan kararlara karşı hangi gerekçe ile hangi süre içerisinde hangi hukuki yola başvurabilir? Açıklayınız.
Genel kurul aleyhine iptal ve butlanın tesbiti davası şeklinde iki dava açılabilir kural olarak. Butlan davasının açılma şartları md 446 da düzenleniyor. Eğer ağır bir hukuka aykırılık varsa butlan söz konusu olur, akılda kalınması için. Burada pay sahibi usulüne uygun bir çağrının yapılmadığını iddia edebilir. Bunun karara etkili olduğu, usulsüz çağrının karara etkili olduğunu ispat ederek 3 ay içerisinde genel kurul kararının iptalini sağlayabilir.
Md 446
(1) a) Toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten,
b) Toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri,
c) Yönetim kurulu,
d) Kararların yerine getirilmesi, kişisel sorumluluğuna sebep olacaksa yönetim kurulu üyelerinden her biri,
iptal davası açabilir.
7. Genel kurul toplantısında kurucuların ibra edilmesi hukuka uygun mudur?
Kurucuların kuruluş işlemlerinden dolayı ibrası, şirketin tescilden itibaren 4 yıl boyunca ibra yolu ile kaldırılması mümkün değil. 4 yılın sonunda ibra edilebilmesi için kurucuların, azınlık pay sahiplerinin buna itiraz etmemiş olması aranıyor. Kanunun 4 yıllık öngörülen emredici hükmüne bir aykırılık söz konusu olduğundan bu karar iptal edilebilir. Azınlık pay sahiplerinin de 4 yıldan sonra kuruluştan doğan ibraya itiraz hakkı var.
Md 559
(1) Kurucuların, yönetim kurulu üyelerinin, denetçilerin, şirketin kuruluşundan ve sermaye artırımından doğan sorumlulukları, şirketin tescili tarihinden itibaren dört yıl geçmedikçe sulh ve ibra yoluyla kaldırılamaz. Bu sürenin geçmesinden sonra da sulh ve ibra ancak genel kurulun onayıyla geçerlilik kazanır. Bununla beraber, esas sermayenin onda birini, halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden pay sahipleri sulh ve ibranın onaylanmasına karşı iseler, sulh ve ibra genel kurulca onaylanmaz.
8. Aynı zamanda elektronik genel kurul sisteminin uygulanması ihtimalinde, bu toplantıya Ticaret Bakanlığı Temsilcisinin katılmamış olmasının hukuki sonucu ne olurdu?
Yoklukla butlandır, yok hükmündedir. Çünkü işlemin kurucu unsurlarından birisidir. Bakanlık temsilcisinin zorunlu olarak bulunması gerektiği halleri saydık. Bu haller için müzakerelere bakanlık temsilcisini katılması kurucu unsur teşkil eder. Sermaye artırılması sermaye azaltılması gibi önemli konularda bakanlık temsilcisinin katılması zorunlu. Bunlar genel kurul yönetmeliğinde belirleniyor. Bu zorunluluk gerçekleştirilmediği takdirde yaptırımı da yokluk olarak öngörülmüştür.
9. Yönetim kurulunun (R)’yi pay defterine kayıttan kaçınması konusunda ne düşünüyorsunuz? Bu durumda kaydı sağlamak için (R)’nin elinde herhangi bir hukuki olanak var mıdır? Açıklayınız.
Olayımızda nama yazılı hisse senedi sahibinin pay devrini reddedebilir mi? Esas sözleşmede öngörülmüş bir kısıtlama söz konusu. Pay devrinin sınırlandırılmasına ilişkin yalnızca bu esas sözleşmedeki hüküm yeterli mi acaba? Olayımızda borsaya payları kote edilmemiş bir şirket söz konusu. Nama yazılı payların devrini YK takdirince değil, esas sözleşme ile sınırlandırabilir. Öngörülbilecek bağlam, kanun ile sınırlandırılmış, şirket kanundaki sınırlamalara tabi, borsaya kote edilmemiş payların devri, ancak esas sözleşmede belirlenen önemli bir sebebe dayalı olarak önlenebilir. Devrin sınırlandırılması için önem arz eden bir durum öngörülmüş olması gerekir. Önemli bir durum söz konusu ise şirket pay’ın rayiç değerin üzerinden payı satın alma teklifinde bulunabilir. Bu koşullar altında pay devrine engel olunabilir.
Md 493/1
(1) Şirket, esas sözleşmede öngörülmüş önemli bir sebebi ileri sürerek veya devredene, paylarını, başvurma anındaki gerçek değeriyle, kendi veya diğer pay sahipleri ya da üçüncü kişiler hesabına almayı önererek, onay istemini reddedebilir.
Önemli sebep olarak üç kategori var, bu üç kategoriye girmeyen bir sebep önemli sebep teşkil edemez. Olaydaki sebep önemli sebep addolunamayacağından, devir sınırlandırması geçerli olmayacaktır.
Bu takdirde kişi mahkemeye başvuracak. Bir ifa davası. Mahkeme kararı da burada YK kaarı yerine geçer, kişi pay sahibi olarak kaydedilmiş sayılır.
‘Escape close’ denilen şirkete son bir kaçış imkanı tanınıyor, şirketin parası varsa kişinin pay bedelleri ödenip, rayiç değer üzerinden satın almayı teklif ederek, o kişinin pay defterine kaydından kaçınabilir.
10. Ticaret ortaklıklarına ilişkin şemada bir sermaye ortaklığı olarak gösterilen limited ortaklığın kişi ortaklıklarına özgü niteliklerinden iki tanesini yazınız.
Limited şirkette annim şirkette olmayan bazı özgü kurumar var. Bunlar :
-Normalde sermaye ortaklıklarının en önemli özelliği , pay sahipleri yalnızca taahhüd ettikleri sermaye paylarından sorumludurlar. Ödenmeyen kamu borçlarından ortakların sorumluluğu hisseleri ile sınırlı olmak üzere devam etmektedir. Şahıs şirketine yaklaştıran bir düzenleme.
-Ek ödemeyi gerektiren , şirketin malvarlığında bir açık söz konusu ise şirket ortaklarından ek ödeme talep edilebiliyordu. Belirli koşulların varlığı halinde ek ödeme talep edebilir.
-Limited ortaklıklarda esas sözleşmede öngörülerek veya haklı sebeplerin varlığı halinde ortakların çıkması çıkarılması söz konusu olabilir. AŞ de haklı sebeple ortakların çıkması çıkarılması mümkün değil.
-Pay devri sınırlandırmaları limited şirkette çok daha geniş, şahıs şirketine yaklaştıran bir unsur, limited şirkette mesela devir tamamen sınırlanabilir. esas sözleşmede tamamen sınrlandırılabilir. Pay devri güçleştirilmiştir.
-Rekabet yasağı düzenlenmiştir limited şirketlerde. Limited şirketi ortakların kanunen rekabet etmeme ve sadakat borçları vardır. AŞ de yalnıca sır saklama borcu var, pay sahipleri arasında rekabet yasağı yok kanunen.
-Limited şirkette ortakların payları bakımından alım ön alım geri alım hakları öngörülebilir. AŞ de böyle bu hakların öngörülmesi söz konusu değil.
* * *
A, B, C, D ve bir Alman şirketi olan E, yurt içi ve yurt dışı yük taşımacılığı ile taşıma araçlarının alım-satımı konularında faaliyet göstermek amacıyla “Yol Alan Taşımacılık ve Lojistik Ticaret Anonim Şirketi”ni kurmak üzere bir araya gelmiş ve 10.01.2013 tarihinde esas sözleşmeyi hazırlamışlardır.
1. Anonim şirketin kurulabilmesi için kanunen öngörülmüş asgari bir sermaye tutarı bulunmakta mıdır?
Bir anonim şirketin kurulabilmesi için kanunen en az 50bin lira sermaye tutarı belirlenmesi gerekiyor esas sözleşmede. Bu esas sermaye sistemini benimseyen anonim şirketlerde böyledir. Anonim şirketleri sermaye artırımındaki özelliklerine göre kayıtlı sermaye sistemini benimseye şirketler ve esas sermaye sistemini benimseyen şirketler olarak ayırılıyor. Kayıtlı sermye sistemini benimseyen anonim şirketler bakımından ödenmesi gereken asgari sermaye miktarı 100bin liradır.
Kayıtlı sermaye sistemi, bu anonim şirketlerde sermaye artırma işlemleri belirli prosedürlere tabi. Sözleşme değişikliği gerektirir ve dolayısıyla genel kurul kararı gerektiriyor. Fakat kayıtlı sermaye sisteminde yönetim kuruluna belirli bir tutara kadar sermaye artırma yetkisi yönetim kuruluna tanınmaktadır. Kayıtlı sermaye sisteminin espirisi, sermaye artırımı genel kurulun kararına gerek olmaksızın dolayısıyla sözleşme değişikliği olmaksızın yönetim kurulu kararı ile belirli bir tutara kadar artırılabilmektedir. Buna tavan tutarı denilmektedir. Bu tavan tutarına kadar sermaye artırma yetkisi yönetim kuruluna aittir. Tavan sermyeyi de aşılmak isteniyor ise eğer bu durumda tekrardan genel kurulun toplanması ve sözleşme değişikliği yapılması gerekiyor.
2. Bu anonim şirketin tek başına Alman E şirketi tarafından kurulması mümkün müdür?
Tek başına bir anonim şirket kurubiliyor, eski kanunumuzda en az beş kurucunun bulunması gerekiyordu. Artık tek kişi de kurabilmektedir. Bu kişinin gerçek ya da tüzel kişi olmasında değişen bir durum yok. Sorduğumuz Alman E şirketinin birtakım özellikleri var, her şeyden önce bu şirket bir yabancı şirket, yabancı ülkede merkezi bulunuyor. Yabancı yatırımcılar için Doğrudan Yabancı Yatırımcılar Kanunu ile getirilmiş bir düzenleme mevcuttur esasen. TK da düzenleme yok, fakat fakat DYYK ‘nunda yerli yatırımcılar ile yabancı yatırımcılara eşit muamele uygulanması hüküm altına alınmıştır. Dolayısıyla bir ortağın yabancı olması, anonim şirket kurmasına ya da yatırım yapmasına engel değildir.
3. Aşağıdaki malvarlığı unsurlarının, olaydaki anonim şirkete sermaye olarak konulup konulamayacağını açıklayınız.
a. B’nin, üçüncü kişi K’dan, 20.06.2013 tarihinde muaccel olacak olan 25.000 TL alacağı
Muaccel alacaklar ancak sermaye şirketlerinde sermaye olarak tayin edilebilirler biliyorsunuz. Buna ilişkin ödenip ödenmeyeceği şüpheli olan alacakların sermaye olarak getirilmeyeceği hüküm altına alınmıştır.
b. Üzerinde X Bankası lehine ipotek tesis edilmiş taşınmaz
Kanunumuz taşınmazların da sermaye olarak tayin edilebileceğini öngörmüştür ancak üzerinde ayni hak tesis edilmemiş olan taşınmazlar sermaye olarak konulabilir. Alacaklıların tek teminatı anonim şirketin sermayesi olduğuna göre sermaye olarak getirilmek istenen unsurların yüksüz olması aranmıştır sermayenin korunması ilkesi gereğince. Yani olayımızdaki taşınmaz üzerinde ipotek şeklinde sınırlı ayni hak tesis edildiğinden sermaye olarak konulamaz.
c. Alman E şirketinin ticari itibarı
Sermaye şirketlerinde ticari itibar ve kişisel emek sermaye olarak tayin edilemiyor. Bunların muhasebeye işletilmesi de güç olduğundan sermaye olarak işletilmesi mümkün değildir.
4. Olaydaki anonim şirkete D’nin 600.000 TL nakdî sermaye getirdiği varsayımında, bu sermaye payının ifasının ne şekilde yapılması gerekmektedir?
Maddi sermaye taahhüdü, taahhüt edilenin %25’inin tescilden önce, şirket adına açılan özel bir hesaba ödenmiş olması gerekiyor. Olayımızda 600bin lira nın %25’i 150bin liranın ödenmiş olması gerekiyor anonim şirket adına açılan özel bir hesaba, şirketin tescilinden önce.
Kalan tutar ise, %75’i yani, ticaret siciline tescil edildikten ve şirket tüzel kişiliği kazandıktan sonra tescilden itibaren 24 ay içerisinde ödenmesi gerekiyor. Buna ilikin madde hükmü 344 ve 345’inci maddeler. <maddeler özetle bunları söylüyor>
* * *
A, sermaye payı olarak taahhüt ettiği, kendisine ait, 15 araçlık tır filosunun değeri gerçekte 1.500.000 TL ve uzun süreli kullanım sonucu araçların çoğu yıpranmış vaziyette iken, bu filonun değeri esas sözleşmede 4.000.000 TL olarak gösterilmiş, esas sözleşme bu şekilde onaylanmıştır. Bu onay, sonradan A’nın rüşvet verdiği ortaya çıkan, bilirkişi M’nin hazırladığı rapora dayalı olarak verilmiştir.
Yönetim kurulu, şirketin tescilinden 3 hafta sonra, üzerinde araçların bakım ve muhafazası için bir birim inşa etmek amacıyla İzmit taraflarında 1000.000 TL değerinde 15 dönümlük bir arazi satın almıştır.
5. Esas sözleşmede A tarafından getirilen tır filosunun değerinin olduğundan yüksek gösterilmesi sebebiyle kim/kimler sorumlu olacaktır? Bu kişilere karşı kim/kimler hangi hukuki yola başvurabilir?
Ayni sermaye taahhüdü yapılmış, gerçek değeri 1buçuk milyon iken bilirkişiye rüşvet verilerek bu değer 4milyon olarak gösterilmiş. Ayni sermaye taahüütlerinde şirketin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesi tarafından atanan bir bilirkişinin bu değerleri belirlemesi gerekiyor. Burada bu yanlış değer biçilmesinin sonucunda bilirkişinin sorumluluğu söz konusu olacaktır. A’ nın ve bu olaya katılan bilirkişinin sorumluluğu yoluna gidilecektir.
Kurucular beyanı diye birşey var, yeni kanun ile getirilmiş bir düzenleme, kurucular beyanı kurucuların bir şirket kurulurken yazılı olarak dürüstlük ilkelerine göre taahhüt ettiği ayni sermayenin değerini veya şirket için gerekliliğini vs hususlar gibi açıklama içeren beyan. Madde 349 da yer almaktadı kurucular beyanı: MADDE 349-
(1) Kurucular tarafından, kuruluşa ilişkin bir beyan imzalanır. Beyan, dürüst bir şekilde bilgi verme ilkesine göre, doğru ve eksiksiz olarak hazırlanır. Beyanda, ayni sermaye konuluyor, bir ayın ya da işletme devralınıyorsa, bunlara verilecek karşılığın uygunluğuna; bu tür sermayenin ve devralmanın gerekliliğine, bunların şirkete olan yararlarına ilişkin belgeli, gerekçeli ve kesin ifadeli açıklamalar yer alır.
Ayrıca, şirket tarafından iktisap edilen menkul kıymetlerle, bunların iktisap fiyatları, söz konusu menkul kıymetleri çıkaranların son üç yıllık, gereğinde konsolide finansal tablolarının değerlemelerine ve çözümlenmelerine ilişkin bilgiler, şirketin yüklendiği önemli taahhütler, makina ve benzerleri malların ve herhangi bir aktif değerin alımına ilişkin bağlantılar, fiyatlar, komisyonlar ile her türlü borçlar, emsalleriyle karşılaştırılarak, açıklanır.
(2)
Ayrıca, kuruculara tanınan menfaatler gerekçeleriyle beyanda yer alır. Kimlerin halka arz amacıyla ne miktarda pay taahhüt ettiği, pay taahhüdünde bulunanların birbirleri ile ilişkileri; bunlar bir şirketler topluluğuna dâhil bulunuyorlarsa, topluluk ile ilişkileri, kuruluşu inceleyen işlem denetçisine ve diğer hizmet verenlere ödenen ücretler, emsalleriyle karşılaştırma yapılarak, beyanda açıklanır.
Dolayısıyla burada kuruluş aşamasında ihlal teşkil eden iki hal söz konusu, bir kurucular beyanının içeriği bakımından kanuna aykırılık var, bir de bilirkişi tarafından taşınmazın değerinin tesbitinde bir ihlal var.
Anonim şirkete ilişkin sorumluluk hükümlerine kanunda anonim şirketin son kısımda yer verilmiş arkadaşlar. Burada sorumluluk hallerini düzenleyen maddeler 549’dan itibaren başlıyor. Bu maddede deniliyor ki:
MADDE 549- (1) Şirketin kuruluşu, sermayesinin artırılması ve azaltılması ile birleşme, bölünme, tür değiştirme ve menkul kıymet çıkarma gibi işlemlerle ilgili belgelerin, izahnamelerin, taahhütlerin, beyanların ve garantilerin yanlış, hileli, sahte, gerçeğe aykırı olmasından, gerçeğin saklanmış bulunmasından ve diğer kanuna aykırılıklardan doğan zararlardan, belgeleri düzenleyenler veya beyanları yapanlar ile kusurlarının varlığı hâlinde bunlara katılanlar sorumludur.
Olayımızda kurucular beyanına aykırılık söz konusu, bu beyanı düzenleyen A bakımından sorumluluk söz konusudur. bu kusursuz sorumluluktur. Ancak bu belgenin düzenlenmesine katılanlar var ise onların sorumluluğu bakımından kusur aranır.
Onun dışında, ayni sermayenin değerinin belirlenmesine katılan kimselerin sorumluluğunu düzenleyen bir de madde 551 vardır:
MADDE 551- (1) Ayni sermayenin veya devralınacak işletme ile ayınların değerlemesinde emsaline oranla yüksek fiyat biçenler, işletme ve aynın niteliğini veya durumunu farklı gösterenler ya da başka bir şekilde yolsuzluk yapanlar, bundan doğan zarardan sorumludur.
Bu madde uyarınca burada kurucu A nın yanında bilirkişinin de rüşvet alarak durumu gerçeğinden daha yüksek gösterdiği için değeri, bu hareketinden dolayı sorumluluğu söz konusudur. burada bilirkişinin sorumluluğu da kusursuz sorumluluktur.
Dolayısıyla olayda kurucu A ve bilirkişi ‘nin yaptıklarından dolayı tazminat taleplerinde bulunulabilir. Ortaklar da doğan zarardan dolayı tazminat talebinde bulunabilirler, fakat buradaki özellik pay sahipleri ortaklığa ödenmesini talep edeceklerdir, çünkü bu dolaylı zarar kavramına girmektedir. Şirket tüzel kişiliğine ödenmesini talep edebileceklerdir.
Bunun dışında hukuki sorumluluğu düzenleyen maddelerin yanında cezai sorumluluğu dzenleyen maddeler de mevcuttur. 562nci maddede taşınmazın değerinin tesbitinde yolsuzluk işine karışanlar için cezalar öngörülmüştür. <epey uzun bir madde>
7. A’nın işlemi sebebiyle şirketin geçersizliği ileri sürülebilir mi? Şirketin feshi talep edilebilir mi?
Burada şirketin sermayesinin gerçeğinden yüksek gösterilmesinden dolayı şirketin geçersizliğine ilişkin, kanunda anonim şirketlere ilişkin olarak özel bir fesih davası öngörülmüştür. 353üncü madde uyarınca:
MADDE 353-
(1) Anonim şirketin butlanına veya yokluğuna karar verilemez. Ancak, şirketin kurulmasında kanun hükümlerine aykırı hareket edilmek suretiyle, alacaklıların, pay sahiplerinin veya kamunun menfaatleri önemli bir şekilde tehlikeye düşürülmüş veya ihlal edilmiş olursa, yönetim kurulunun, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının, ilgili alacaklının veya pay sahibinin istemi üzerine şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesince şirketin feshine karar verilir. Mahkeme davanın açıldığı tarihte gerekli önlemleri alır.
(2) Eksikliklerin giderilebilmesi, esas sözleşmeye veya kanuna aykırı hususların düzeltilebilmesi için mahkeme süre verebilir.
(3) Dava dilekçesine deliller ile gerekli bütün bilgiler eklenir. Yargılama aşamasında delil sunulamayacağı gibi bir davanın beklenilmesi ve bilgi getirtmesi de mahkemeden istenemez. Ancak, somut olayın haklı göstermesi hâlinde, mahkeme, kesin süreye bağlayarak, davacının delil sunma ve bilgi getirtme istemini kabul edebilir. Dava, acele işlere ilişkin usule tâbîdir.
(4) Davanın, şirketin tescil ve ilanından itibaren üç aylık hak düşürücü süre içinde açılması şarttır.
(5) Davanın açıldığı ve kesinleşmiş olan mahkeme kararı, mahkemenin bildirimi üzerine, derhâl ve resen ticaret siciline tescil ve Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan olunur.
Ayrıca, yönetim kurulu, tescil ve ilanı yapılan hususu, tirajı ellibinin üzerinde olan ve yurt düzeyinde dağıtımı yapılan en az bir gazetede ilan eder; internet sitesine koyar.
Dolayısıyla kuruluşta kanuna aykırılıktan dolayı şirketin feshine yönetim kurulu, pay sahipleri, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, veya ilgili alacaklılar, şirketin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesine, şirketin tescilinden itibaren 3 ay içerisinde, fesih davası açılabilir. Ayrıca burada mahkeme bir ara karar vererek eksik durumun giderilmesi için şirkete süre tanıyabilir, eksikliklerin giderilmesi mümkü ise.
8. İzmit’te araziye ilişkin satım sözleşmesi hangi şartlarla geçerli olabilir?
Genel kururu kararı olması gerekiyor. Ayni sermaye taahhüdü merasimli bir işlemdir, bilirkişi tarafından tesbitin yapılması vs. Kanunkoyucu bu hükümleri koyarken sermayenin korunması ilkesinden hareket etmiştir. Bu hükümlerin arkasından dolanmak amacıyla şirketin kuruluşundan sonra taşınmazın devralınması vs, bunu engellemek amacıyla hükümde denilmiş ki, şirketin kuruluşundan itibaren bir işletmenin veya aynın devralınması durumunda bu devralma işleminin değeri sermayenin %10 unu aşıyorsa, buna ilişkin işlemin şirket genel kurulu tarafından onaylanması gerekiyor. Genel kurul onay verdiği takdirde sözleşme ticaret sicilince onaylandığı takdirde geçerli hale geliyor. Birincisi şirketin kurulmasından itibaren iki yıl içerisinde yapılmış bir işlem olacak, ikinci olarak bu işlemin değerinin dermayenin %10unu aşması gerekecek. Daha da önemlisi, şirketin faaliyet konusuna girmeyen bir tasarruf olacak. Bu kararın genel kurul tarafından onaylanıp, ticaret siciline tescil edildiği takdirde sözleşme geçerli hale gelir. Aksi takdirde buna ilişkin ödemeler yapılmış olsa dahi işlem geçersiz olacaktır. Şirketin işletme konusuna giriyorsa mesela taşınmazın devralınması, gayrimenkul satımı yapıyorsa mesela bu merasime gerek yok, zaten faaliyeti gereği yapıyor veya cebir icra yolu ile yapılmışsa satım işlemi yine bu posedüre gerek yok. Aksi takdirde geçersiz olacaktır.
İlk Yorumu Sen Yap