İlk Sinema Filmi, 1895 - Arrivé d'un train en gare a La Ciotat (Bir trenin La Ciotat garına gelişi)
Fotoğrafçılıkta hala kullanılan selüloid filmin geliştirilmesiyle hareketli görünütüyü yakalama imkanı doğmuştur. Zaten film, çıktığı ilk zamanlar hareketli resim anlamındaydı, mantık aynı olsada şimdilerde bu şekilde tanımlamak filmlere haksızlık etmektir. Filmlerde genel mantık; çerçeveler ard arda ve hızlıca gösterilip, izleyicide hareket illüzyonu denilen bir göz yanılgısı oluşturmaktır. Çerçeveler arası geçişler göz frekansından yüksek veya buna yakın olması sebebiyle görülmediğinden göz imajı bu durumu sürekli bir akış gibi algılar.
Sinema tarihinin dönüm noktası niteliğindeki olay günümüzden 120 yıl önce 1 Şubat 1895 tarihinde gerçekleşmiş ve yine dünyadaki ilk sinema gösterimi yapılmıştır. 1894'te Thomas Edison'un keşfettiği kinetoskop denen 46 karelik film şeridine sahip bu film çekme makinasını geliştiren "Lumiere Kardeşler" ismiyle ün salmış Auguste Lumiere ve Louis Lumiere, Paris'te bu buluşun üzerine çalışıp sinematografiyi keşfetmişlerdir. İşte bununla beraber sinema dünyaya gözlerini açıyor.
Dünyadaki ilk sinema gösterimini yukarıda yer alan bir trenin Paris'teki La Ciotat garına gelişini gösteren 55 saniyelik filmle gerçekleştirmiş ve dünya tarihinin dönüm noktalarından birine imza atmışlardır. Orjinal adı "Arrivé d'un train en gare a La Ciotat", Türkçesiyle "Bir trenin La Ciotat garına gelişi" olan bu siyah beyaz ve arka fonda müzikle desteklenmiş kısa film sinema salonunda gösterilirken, bir rivayete göre; bu sanata alışık olmayan ve ilk kez izleyen meraklı ve şaşkın izleyicilerin trenin beyaz perdeden çıkıp üstlerine geleceğini sanmaları sonucu salonu korkarak terketmeleri insanoğlunun sinema sanatıyla ilk tanışmasıdır. Tıpkı ilk 3D filmin sinemaya gelmesi gibi inanılması güç ama gerçek. İlk film yani o zaman ki tanım ile ilk hareketli resimler bir hikaye veya öykü anlatmıyordu. İlk öykülü film yani hikayesi olan bir film 1902 yılında Georges Méliès tarafından Le Voyage dans la Lune (Aya Seyahat) adlı filmle gerçekleştirildi.
19. yüzyıla kadar hareketli resimler tamamen görsel bir sanat olmasına karşın ilk sessiz filmler halk tarafından beğenilmişti. 20. yüzyılın başında filmler öyküsel bir yapı geliştirmeye başladı. Kamera hareketleri filmin hikayesini daha etkili kılacak şekilde uygulanmaya başladı. Fakat filmler sessiz olduğundan ve film makinasının çok ses çıkarmasından dolayı seyircilerin filme odaklanması güçleşiyordu. Bunun üzerine salon sahipleri filmdeki hikâyenin geçiş şekline göre müzik üretecek bir piyanist veya orkestra kiralamaya başladılar. 1920'lerin başlarında çoğu film için bu amaçla hazır müzik listeleri oluşturuldu.
İlk Yorumu Sen Yap